Proje alanı, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Durban şehrindedir. Ülkenin ikinci büyük şehridir. Şehir, büyük bir kültür, ticaret, turizm ve de sanayi merkezidir. Durban limanı Afrika kıtasının en işlek limanıdır. Durban, çok önemli yatırımların yapıldığı bir şehirdir.Ülke genel olarak bitki örtüsü bakımından zengindir. Durban şehrinde de çok çeşitli ağaç türleri yer almaktadır. Artan konut ihtiyacı ve temiz bir gelecek için yüksek katlı, çok işlevli ve ahşap strüktür kullanılarak rezidans tasarlanması istenmiştir.
Konseptine bitkilerin büyüme hareketinden yola çıkılmıştır. Bitkilerin büyüme şekilleri çok benzerdir. Konseptte birbirine benzeyen etkenlerin biraraya gelmesi ile oluşmuştur. Strüktürun hikayesi ise bitkilerin yetiştiği yer olan ormanlarda başlar. Endüstriyel ormanlarda yetiştirilen ağaçlar, yapıda kullanılarak ekosisteme zarar verilmemektedir. Ayrıca bu ağaçlar üretilirken CO2 absorbe edilmiş, O2 üretilmiştir. Diğer bütün yapı malzemeleri ise üretimi sırasında ekosisteme çok ciddi zararlar vermektedir. Ahşap yapı malzemesi kullanılarak yeni bir yaşam döngüsü oluşturulabilir. CO2 salınımının çok fazla olduğu dünyamızda endüstriyel ormanlar artılarak CO2 absorbe edilecek ve doğaya verilen zarar engellenecektir.
Doğaya yayılmaktadır. Bu yayılma mimarlık kültürü ve endüstrisi ile birlikte yaşamaktadır. Sistem yeterli büyüklüğü ulaştığında kendiliğinden kentsel bağlamda kamusal merkezler, yapılar oluşturacaktır.
Yayılan kabukların bir benzeri, tasarlanan 3 kütleyi sarmalamaktadır. Bu kabuk yapıdaki özel ve kamusal alanları birbirinden ayırmaktadır. Zemin katı herkesin ulaşabileceği, insanların çalışabileceği, sosyalleşebileceği en önemlisi yapıyı deneyimleyebilecekleri bir alandır. Yapı ayrıca kamuya doğrudan açık bir sergi yeridir. Avludaki boşluklar ve sarmalayan kabuk bu serginin sınırlarını oluşturmaktadır. En önemlisi yapı duvarları, kolonları ve diğer tüm strüktür elemanları ile mimarlık için ahşap müzesidir.
Yapının insanlarla arasında bir bağ kurmasını anlatmaktadır. Birçok yapı elemanı insanları etkilemez. Ahşap ise öyle değildir. Bire bir insanlarla bağlantı kurar. Kolonlar, kirişler artık sadece bir fonksiyonel eleman değildir. İnsanlar artık onlara dokunabilir, sarılabilir. Ahşabı kullanarak yapı yapmış bir mimar bir röportajında çok ufak yaşlarda olan bir çocuğun yapıdaki kolonlardan birine sarıldığını gördüğünü anlatmaktadır. Ahşap insanlara sıcak bir yapı elemanı olarak geldiği için onlara çok farklı duygular hissettirmektedir.
Yapıdaki en önemli strüktür sistemidir. Ahşabın birçok avantajı vardır. Bunlardan deprem etkilerine karşı dayanıklılığı, termal özellikleri, kolay işlenebilirliği and yangına karşı dayanımı sadece birkaçıdır. Ahşap kolonlar kullanıldığında betonun basınca dayanımı ve çeliğin çekmeye karşı dayanımı kadar sağlam bir stürüktür sistemi olabilir. Tüm dünyadaki endüstriyel ormanlarda her 5 dakikada bir bu yapıya yetecek kadar ağaç yetişmektedir. Ahşap sistemin görünürdeki tek dezavantajı kırılmaya yatkın olmasıdır. Kırılma durumu en çok bağlantı noktalarında görülmektedir. Bu sorunda beton ve ahşabın destekleyici malzemeler olarak kullanılması ile önlenmektedir. Ana stürüktür sistemi sarmalayan kabuk sistemi ile de yapının daha uzun olması sağlanmıştır.